27 Ekim 2022 Perşembe

365 gün 6 saat

 


 Tam bir yıl önceydi.
Radikal kararlar almış, bazı şeyleri kabaca yoluna koymuştum. Geleceğe olan bakışımın çok  belirsiz olduğu bir zamandı. Bir üyem o zamanlar ailesini  ve Türkiye’deki hayatını kenara koyup kendini gerçekleştirmek için güzel bir iş pozisyonuyla  güzel bir ülkeye gitti. 

ve bir yıl sonra bugün tekrar buluştuk.

  O bir yıl öneki beni tanıyordu ve ona sorular sordu. O kadar çok değişmiş ve gelişmişim ki.   Ülke zaten bambaşka şeyler yaşamıştı, geleceğe dair heyecanımı korkuya dönüştüren taklalar atmış olsak da ben banka hesabımdaki parayı ya da arabamın yaşını dert etmeden kendime yatırım yapmıştım. Yeterliliğe hazırlanan o ürkek kız alnının akıyla davasını verdi,üstüne doktora bursu kazandı. O zamanlar görüştüğüm ve artık vazgeçtiğim kişilerin hayatlarını öğrendim, doğru kararlar vermişim dedim.  Vizyonumu tazeledim. Çocuksu hayallerimi, olması zor ihtimalleri anladım.   Çalışma günlerimi azaltıp, o emek vererek kurdğum stüdyonun devamlılığı için iyi bir iş arkadaşı edindim.  Harika insanlarla tanıştım, tanımaya devam ediyorum. Bunun için heyecan duyuyorum. 
  Bu hırçınlığa, tüm bu baskıya, belirsizliğe, ümit kırııı atmosfere rağmen, köklerimin sıkı sıkıya tutunacağı bir parça toprak bulabilmiş, zihnime ihanet etmeden önüme olduğunca güzel hedefler koyup onlara ederince  yetişmişim. 

  Sadece birazcık dahasına ihtiyacım var. Çok olana değil, birkaç şeyi daha çözmek ve oturduğum yere artık sırtımı rahatça koyup sakince bir nefes vermek istiyorum. Hala içimden tamamen çıkmayan, zihnimi hep tetikte tutan, bedenimi sapanın gergin ucunda bekleten bir parça nefes var. Omuzlarımda bir yük, ensemde bir ağrı olan.
Onu çözeceğim.

 Yola koyulmak vakti.  Kısa molalarla dinlenmeye ve vazgeçmemeye bakıyor. Ankara’dan bir sahil şehrine inmek gibi.  

Denize kavuşacağım.







3 Ocak 2022 Pazartesi

Kabulleniş

  Yine buradayım,  

     Ruhumu sıkıştıran acabaların gerçek olduğunu  öğrenmek, ya da,  şüphe duymaktan artık biliyor olmaya geçmesinin kalbime derin ve  ağır bir nefes gibi baskı yaptığını hissediyorum, iğneler sapladığını.  Bunların altından nasıl kalkıyormuşum, diyorum bazen. Şu an nasıl bu kadar sağlıklı  kalabiliyor, yaşadığım andan keyif alabiliyorum?  İnanamıyorum. Bu beni  gamsız ya da düşüncesiz bir insan yapar mı? Eğer öyleysem de bundan kime ne, öyle değilsem de bu iyi bir özellik midir?  Doğru veya yanlış şeklinde kategorize edilemeyen cevabı olmayan sorular bunlar.  Bu yaşananlar  sadece gerçeğin ne olduğuyla ilgili.  Ne yapılabileceği ya da yapılabilecek bir şey yoksa da  önümüzdekilerin ne olduğuna göre yaşayıp göreceğimiz  de  elimizdeki tek gerçek. Olup bitecek olaylar dizisinden ibaret bir süreci önden  önden düşünüp kalbimizi buhranlara sürüklemenin manası yok.  Bir mana aramamız da gerekli değil. 

    Maruz kalmamış olsam da içinde bulunduğum yaşanmışlıklar beni nasıl bir insan yapmıştır? Hayatı algılama şeklim ve aslında olan arasındaki fark ne kadardır, bu fark kayda değer midir? Bilemiyorum. Bazen  aslında çok normal olan ama aklımın alamadığı şeylerin varlığını fark ettiğimde kendime inanamıyor ve sonsuzluğa giden zihnimin içinde bir oda daha açıyorum. Duvarlar hep genişliyor.  Koridorların ucu, beni ürpertmeyen bir cömertlikle,  devam ediyor. Sanki gözlerimi kırpıştırıp tekrar baktığımda  sanki, varlığını bildiğim,  biraz da öteleri  daha berrak görüyorum.  Çünkü yollar hep devam ediyor, oluşuyor birleşiyor birbirine kavuşuyor/ karışıyor  ayrılıyor. Nehirler durmaz demiş ya, çarpıntılar sakinliğe, yokuşlar düzlüğe , uçurumlar serin suların köpürdüğü vadilere kavuşacak elbet. Büyüklerimizin  bize nasihat vereceği yaşlarda  bazen ,  kendimizi annemize 'kalbini ferah tut ' derken buluyoruz. O yüzden önümüzdeki durum  her anın biricikliğini, özel oluşunu, rengini  ya da özelliklerini  kavrayamadığımız, sanki bu dünyadan değilmiş gibi,  herhangi bir şeye dönüşebilir bir gerçekliği olduğunun farkında olmak  aslında.

    Ne desem, nereye ilerlesem, nerde kalsam ya da  sadece gözlemlemede kalsam bilmiyorum. Bilmediğim pek çok şeyin olduğu ve öğrenmeye heyecan duymama hakkımın her zaman saklı olduğunu  düşünürsek   kabul edilebilir, makul bir durum. 

    Yaşamak güzel şey,   yeter ki ölüm olmasa diyemem o da yaşama dahil.

    Hayat,

 çok güzel şey.

15 Kasım 2021 Pazartesi

Varım

Ben hayalperestim,
 Enerjimin, hevesimin, gücümün yettiği ne varsa koyarım ortaya. Gerçekleşebileceği tüm gereklilikleri edinmek için elimden geleni yaparım. Bir tercihe dönüştüğünde ferahlarım. Ama yollardan asla nefret etmem. Belki biraz ağlarım. Gözyaşlarımı el bileklerimle siler, gözlerimi kırpıştırır ve devam ederim.

 Ben heyecan doluyum,
 Buz gibi sulardan kana kana içip, berrak göllerde üryan yüzeceğim. Her yemişten yiyeceğim, havaalanlarında kapılardan kapılara koşacak, at arabalarıyla kasabaları gezeceğim. Gözümün alamadığı yükseklerdeki teraslarda kadeh tokuşturacak, dağ keçileriyle gezerken kekik toplayacağım. 

 Ben bu dünyayı yaşamaya geldim
 Yaşamımı güzelliklerle bezeyeceğim. Sevdiklerimin konfor alanı, sevenlerimin vazgeçilmezi olacağım.

 Ben akdenizliyim,
 En ferah sofraları, en taze sebzeleri ve onlarla marinelenmiş nefis yemekleri tatmaya geldim. Gittiğim, yaşadığım yer neresi olursa olsun oraya akdenizi de götüreceğim.

 Ben bu dünyayı yürüyeceğim,
 Her sokağı dolaşacak, bedenimin tüm sınırlarını keşfedeceğim. Spor yapacak, nehirlerle akacak, okyanuslarda sörf yapacağım. Dağlara tırmanacak, ağaçlardan meyve toplayacağım. ‘Hadi!’ deyip harekete geçeceğim, insanları harekete geçireceğim. 

 Ben seveceğim,
 Herkesi sevebilirim, her şeyi sevebilirim.
Bazılarını daha çok seveceğim. Öyle güzel seveceğim ki inanamayacaksınız. Sevdiğim için onu özgür bile bırakacağım bazen. Aklınızı kaçıracaksınız.

  Ben düşünmeyeceğim, 
 Siz ne oluyor diyeceksiniz ya da hiçbir şey demeyeceksiniz. Hatta belki haberiniz bile olmayacak. 

 Ben bu dünyayı yaşayacağım, yaşatacağım.
 Hem başka dünyaları merak edip, bir yandan da toprağa sıkı sıkı sarılacağım. 

 Ben Edayım
 Bir dünya insanı, kendini, ailesini, mesleğini, insanları, doğayı seven biri.

 Ben varım
 Sadece hayattayım.



  

Seneye bugüne merak içinde bir not, tarih 15.11.21
10.11.22'de saatleri durduracak mıyım?
12.11.22'de soğuk iliklerime işlerken yine  göğsüme vura vura yakaracak mıyım?


22 Haziran 2020 Pazartesi

Gün senin

Günü  planlamak ve 
zamanını dilediğin şeye ayırabilmek için, kendin için düzenlemek mükemmel bir his.
 Planlar uzayabilir, beklenmeyen detaylar çıkabilir.
 Ama o aksaklıklar her zaman güzel bir şey olması için bir fırsat doğuruyor, 
aylardır görmediğin arkadaşınla karşılaşmak gibi.
 İşler zora koştuğunda hep böyle düşünür ve 
her şey yolunda gittiğinde de, ne güzel oldu, diyip kendimi  ödüllendiririm.
 Bugün kendime ödül olarak koca bi buket zambak almak üzereydim ama
çok yağmur yağdı.
Eve dönerken de hava aydınlandı ve dostlarımın çok güzel bi planına dahil oldum, 
eğer alsaydım çiçeklerim solacaktı ya da bu planı yapamayacaktım.
 Güzel anılar, damağında bıraktığı o tat ile biriciktir ve bu yüzden güzeldir.
Üzen, yıpratan anılar ise  bi şekilde güzel hikayelerin yol taşlarını dizen veya  o yola seni yönlendiren detaylardır.
 Yaşamak çok güzel.
Kendinle mutlu olabiliyorsan, 
evde bir ses olmadan sakince oturabiliyor ve zihnindeki fikirlerden, seslerden korkmuyorsan.
Huzurlu olmak için illaki bir şeylerin olmasına ihtiyaç duymuyorsan,
yaşamayı sevmek için hiç bir engelin yok demek değil midir?

Belki bireyselliğe fazlaca alışmış biri için bu kişisel ritüellerin değişmesi ihtimali insanı biraz tedirgin edebilir. Düşününce odada  bazı eşyaların yerini değiştirdiğimizde bile alışana kadar  birkaç kez yönümüzü şaşırabiliyoruz. Konu bir de  insanlara gelince benzer bir farklılığı ve şaşkınlığı hissetmekten daha doğal ne olabilir ki? 

24 Mayıs 2020 Pazar

Arşivden // Safezone

  Farklı bi şehirde çok farklı hislerle uyandım,
daha çocuk, daha masum.
  Hiç düşünmeden koştuğum yolları düşündüm,
arkama dönüp baktığımda heyecan ve neşe doluydu
oysa derinlerdeki yarım kalmışlık ve yalnızlığın teskin eden  hissi
kollarımı uyuşturuyordu.
  O zaman fark ettim 
bazı duygularımı nasıl da köreltebilmiş, anlamsızlaştırmışım, küntleştirmiştim.
  'Çok zor!' dediğim şeylere karşı hissizlemiş,
vazgeçemem dediklerime karşı donuklaşmışım.
  Üstüne yığılmış kuru dalların altında nefes almaya çalışan bi fidan gibi
hissediyorum.
  Bu sabah
(normal hayatta tanımadığım) sevdiğim adamın kollarında uyanıyormuş gibi bir anı yaşadım.
Yanına sere serpe uzandığım yatağımda
onun bedeninin yanına küçücük kalmıştım.
  İncitmeye ürkerek avucuna aldığın yavru bir kuş gibi.
En son ne zaman böyle hissettiğimi düşündüm.
 Benim için bir şey ifade etmediğinden olsa gerek,
hayalimden silinip gitti.
  Kendimi, en  son ne zaman öyle koyverdim dedim,
yüzerken suyun üstünde kollarımı açtığım gibi.
 Tercih edilen değil de  zorunda kalınan  bireyselliği sevmediğim için bunları söylüyorum.
 Bi anlam ifade etmeli mi,
 Değer mi ?
 Yoksa
 ketum ya da aksi ve huysuz mu olmalıyım
 Bilmiyorum.


  Tek bildiğim,
 bu sabah çok güzel uyandığım
 ve 
kim olduğunu bilmediğim, kollarında uyandığım, 
perdeden süzülen güneş ışıklarının etkisiyle gözlerimi kısıyorken
koklaya koklaya sarıldığım adamı çok sevdim.
O yabancı kimdi?
 Bir yerde ve hayatımın bir zamanında karşıma çıkacak mı,
 ya da çıktı mı ?


                                                                                                                    24.05.2020

  O  yabancıyı görmek istedim, sevmek istedim. Sanırım  hedefimi şaşırmıştım ama  olsundu. Her yaşanan zaman bir anı, her deneyim güzel öğrenilmiş bir dersti. Dünya dönüyordu. Sevmekten hiç vazgeçmedim. Bü hayatım parmak uçlarımla keşfedeceğim. 15.11.21

Arşivden // Sıra bana geldi

  Şu sıralar çevremdekiler ilişkileri hakkında bazı sorunlar yaşıyor ya da tereddütler hissediyorlar.
 Konu bu olunca  bu güzel insanlara bazen çok güzel şeyler önerebiliyorum ama kendime gelince o kadar safça bir öngörüsüzlüğe ve önemsemeyişlere sahibim ki. Bazen ne yapacağımı  gerçekten bilemiyorum. Böyle zamanlarda  kendimi başka birisiymiş gibi düşünüp karşımdakine, yani kendime, ne yapmam gerektiğini tembihliyorum.
  Ben olmadığımı düşündüğümde gerçekten olayların çok güzel görebiliyorum ama o ayrışmayı yapabilmem lazım. Yaşadığım veya yaşamaya yaklaştığım hikayelerden böyle yapıcı yargılara varıyorum aslında. Peki neden sıra kendime geldiğinde aklım bir anda donuyor?
 Midesi kazınırken pastadaki en ortalama dilimi bile seçemeyen hal alıyor beni.
Bu iç dinamiği yaşamak dahi oldukça güç. Peki nasıl bu zehri atabilir ve artık aldığım/alacağım  kararlarda kendime güvenebilirim, bilmiyorum.


                                                                                                                      22.05.2020

 1,5 yıl önce de kendimi ve kararlarımı sorguluyormuşum. Oysa kendimden başka en fazla neye güvenebilirim ki? 15.11.21

18 Aralık 2018 Salı

2018'e birkaç söz

 Kafam çok dolu
 Yapmam gerekenleri erteleme eğilimindeyim ki bu hiç sağlıklı değil. 
Yapmam gerekenleri yapmayı kendime ben dayatmıştım oysa yani  kimse beni zorlamıyor. Kendimi hırpalıyorum. Güzel şeyler yapmak, güzel şeyler inşa etmek istiyorum. Böylece belki mutlu olabilirim çünkü. O ihtimali artırmak için gereken ne varsa yapmalıyım. Kendime düşen kısmını ne kadar varsa.
 Ta ki benim kontrol demediğim noktaya gelinceye kadar. Çünkü artık o küçük kız değilim. 25 yaşıma geldim. Artık başkalarıyla birlikte yapabileceğim şeyler  oluşmaya başlıyor.  Her şeyin benim üstümde olmasını seviyorum yormasını normal karşılıyorum ama, nereye kadar? Gerçekten, gerçekten hiç mutlu olamayacakmışım gibi geliyor. İstediğim noktaya  hiçbir zaman ulaşamayacağım. Burnumda bir sızı olarak kalacak çünkü kendimden başka hiçbir şeyi  kontrol edemiyormuşum gibi geliyor.  Değerli o tazecik güzel düşüncelerin duyguların elinizden kayıp gideceğini düşünmeden, onları sarıp sarmalamadan öyle rahat yaşayıp gidiyorsunuz ki sizi tatmin etmeyen hayatlarınızda. Deliriyorum.  İstediğim gibi hissedemiyorum bile, korkuyorum beni korkutuyorsunuz. Kendi dünyamda kaybolmamı, her şeyi garantilemeye çalışırken solmamın sebebi sizsiniz. Bazen diyorum ki. Bana bir şey verin. Bana bir şey verin tamamen güvenebileceğim tek bir şey. Tek bir şey ama onu bile sarsıp  kalbimin ta içinde bi yeri sızlatmayı başarıyorsunuz. Umudumu, güc almak için tutanacağım o dalı ellerimden  söküp  gözlerimin önünde paramparça etmeyi bırakmıyorsunuz. Ben bunu hiç yapmadım.  Aksine sarıp sarmalamak, tüm sevgimi içimden taşarcasına göstermek için ölüyorum.
 Kalbim
 Onu güçlü tutmak için her şeyi yapıyorum. Daha güçlü olmak, daha güçlü hissetmek için. Aslında gayet  sağlıklıyım. Ailemdeki kalp öyküsü dışında hiçbir şey yok. Kendime çok yükleniyorum.
Bilmiyorum
Bu aralık ayının ortasında
    bana yaşadığımı hissettiren ama beni çok  korkutan duyguların içinde akıntıyla boğuşuyor gibi hissediyorum.
 2019 bana nasıl geleceksin?
 2017 çok zor ve çok güzeldi  ama tekrar böyle bir yıla daha dayanamam.
 Belki de kaçmalıyım .
  Çok idealist adımlar atıp çılgın projelere girişmek için biraz fazla duygusalım şu sıralar. Antalya'daki özlediğim o tatlı hayatıma dönüp elimdeki +larla  mutlu olabileceğim güzel şeyler  inşa edebilirim.  bu en kötü ihtimalim aslında ve bu bile oldukça güzel. Ama bunu kaçmak için yaparsam kendimi şu an affetmem. Esas istediğim şeylerden beni uzaklaştıracak bi adım atmak istemiyorum. Bunu her zaman yapabilirim. Bu benim C planım.
  A ve B şu anda netleştirmediğim ama bazı düşünce, duygu ve hedeflerimin beni sürüklediği planlar.
Gerçekten hiçbir şey bilmiyorum.
 Keşke biri beni mutlu edecek birkaç söz söylese.
 Yalan  söylese, o da olur.
 Aklımı zihnimi karmakarışık uçurumlara yuvarlamayan birkaç tertemiz söz.
 Böyle birkaç söze öyle ihtiyacım var ki.
 Sahil büfelerinde verdikleri buz damlacıklarıyla kaplı bardaklardan kana kana içtiğim sular gibi.
 İçim bi nebze serinletse.
 Sıcak suyla aldığım duşlarda bulduğum yumuşacık sakinlikle yetinmeye çalışmasam.
  Tüm kafamdakileri buraya kustum biraz rahatladım. Ama bunların artık yazılmış somutlaşmış olması beni ürkütüyor.

 Kendi güvenli bölgenizi kurmaya çalışmak
 ve
 mutlu olmayı dilemek.
 Çok çaresizce değil mi?